top of page

Sağlıklı Sınırlar ve Hayır Diyebilmek



Sağlıklı sınırlar nedir ve neden önemlidir?


Sınırlar, bize kim olup kim olmadığımızı, nelerden sorumlu olup nelerin bizim dışımızda kaldığını gösteren içsel çitler gibidir. Sınırlar sayesinde alanımızın nerede bittiğini ve bir başkasının alanının nerede başladığını görebiliriz. Bir mülkünüz var ise bunun sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğinin belli olmamasının yaratacağı kaosu düşünün. Sınırlar da bir nevi bizim mülkümüzde kim olduğumuz, nelerden hoşlandığımız, nasıl ihtiyaçlar içinde olduğumuz, neyi isteyip, neyi istemediğinizi tanımlamamıza yardımcı olur. Kendimizi tanımamız ve bize neyin iyi neyin kötü geldiğini anlamamız için bir farkındalık sağlar. Kendi kişisel sınırlarımızı ve başkalarının sınırlarını bilmediğimizde veya bu sınırları çok dar/çok esnek tuttuğumuzda karmaşık durumlar yaşarız (Towndsend ve Cloud, 1992).


Hem kendimizin hem karşımızdaki kişinin haklarına saygı duymak sınırlarla mümkün olur. Aynı şekilde kişilerarası ilişkilerde temel duygusal ihtiyaçların sağlıklı bir şekilde karşılanması için sınırlar bir düzlem oluşturur.


Hayır veya evet diyerek istediğimiz veya istemediğimiz durumları tanımlar, sınırlarımızı belirtiriz. Sağlıklı “hayır”lar sağlıklı sınırlar için oldukça önemlidir. İstemediğimiz durumlar için ihtiyaçlarımızı gözeterek “hayır” demek, kendi ihtiyacımız doğrultusunda sorumluluk aldığımız ve kendimize yeni seçenekler sunduğumuz içsel bir sınırdır (Gülüm, 2020). Uygun alanlarda “hayır” demeyi öğrenmek kendi ihtiyaçlarımıza ve haklarımıza sahip çıkmamızı sağlar. Yaşamımızı daha doyurucu hale getirir.


Peki sınır koymak, hayır demek neden zorlaşır?

En temel ihtiyaçlarımızdan biri başkalarıyla kurduğumuz bağlardır. Doğduğumuz andan itibaren yaşamımız bize bakım verenlerle kurduğumuz ilişkiye bağlıdır. Savunmasız ve bakım ihtiyacıyla doğan bebek ile ona bakım verenler arasında oluşan bağa “bağlanma” denir. Bakım veren bebeğin ihtiyaçlarına uygun yanıtlar verdiğinde bebek ile arasında “güvenli bağlanma”, bebeğin ihtiyaçlarını şefkatle karşılamadığı veya bu ihtiyaçlara tutarsızca yaklaştığında da “güvensiz bağlanma” oluşur (Heller, 2019). Hem fiziksel hem psikolojik gelişim için yaşamımızın ilk dönemlerinde bakım verenler ile kurulan bu ilişki oldukça hayatidir. Bakım verenlerle olan ilişkimizi sürdürebilmek adına ne yaparsak veya yapmazsak ihtiyaçlarımızın karşılanacağına, nasıl yaklaşırsak ilişkimizi koruyacağımıza bakar ve ipuçları toplarız. Böylece, hayatımızı sürdürebilmek için stratejiler geliştiririz. Tüm bu kurulan stratejiler ve erken dönemde yaşanan deneyimler, yetişkin hayatımızda kendimizle ve başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde bir referans kaynağı gibidir (Gülüm, 2020).

Çocukluk deneyimlerinde ihtiyaçlarımızı dile getirmek, hayır demek bakım veren ile aramızdaki bağı tehdit etmişse, yetişkin hayatımızda da ihtiyaçlarımızı dile getirmenin insanları uzaklaştıracağından, hayır demenin ilişkiyi zedeleyeceğinden korkabiliriz. Bakım verenlerle kurulamayan güvenli bağlanma, ilişkiyi sürdürmek adına sağlıksız stratejiler geliştirmekle sonuçlanır ve tüm bu stratejiler yetişkinlik hayatına taşınır. Başkalarını memnun etmek ve kızdırmamak için kişi, kendi ihtiyaçlarını geri plana atarak bu sağlıksız stratejileri sürdürür. Hayır demek, sınır çekmek sanki bir felaket gibi yaşanır.


Hayatımızı sürdürmemizin bakım verenlerle aramızdaki ilişkiye bağlı olduğu çocukluk döneminin korkularını ve endişelerini yetişkin halimizle yaşamaya devam ederiz. Aslında yetişkin olduğumuzda hayatta kalmamız artık bir başka yetişkine bağlı değildir. Elbette kuracağımız sosyal ve duygusal bağlar temel ihtiyaçlarımızdır. Fakat bu uğurda kendimizi geri plana attığımızda, ilişkilerde duygusal olarak beslenemediğimiz, temel ihtiyaçlarımızı karşılayamadığımız bir döngünün içinde sıkışırız. Çocuklukta karşılanmayan ihtiyaçlarımız, yetişkin hayatımızda da karşılanamaz olur ve kendimizi başkalarının ihtiyaçlarını karşılamaya zorunlu hissettiğimiz, duygusal olarak tükendiğimiz durumlara sokarız (Gülüm, 2020).


Sınırlarımızı belirlemek ve onlara sahip çıkmak, duygu ve düşüncelerimizin görülmesine, ihtiyaçlarımızın karşılanmasına, ilişkilerimizden beslenebilmemize, kendimizle daha şefkatli bir ilişki kurmamıza ve yaşamımızdan daha fazla keyif almamıza olanak sağlar.


Kısacası, her birimiz kendimizden sorumluyuz. Kendi bahçemizin çitlerinin sorumluluğunu almamız sağlıklı birer yetişkin olabilmemiz için oldukça önemli. İhtiyaçlarımız ve kendi kişisel sorumluluklarımız doğrultusunda sınır koymak ve hayır demek zaman zaman bizleri geçmişimizden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda zorlasa da, kendimizle ve dünyayla kurduğumuz ilişkileri daha tatmin edici kılacaktır. Sınırlarımızın keşfiyle kendimizi daha yakından tanımamız mümkün olacaktır.


Sağlıklı sınırlar kurarken yardımcı olabilecek cümleler:

Başkalarının hayatından ben sorumlu değilim.

Hayır demeye hakkım var.

Başkalarının duygularından ben sorumlu değilim.

Başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda değilim.

Başkalarını memnun etmek benim görevim değil.

Kimse benimle hemfikir olmak zorunda değil.

Kendi duygularımı yaşama ve hissetme hakkım var.



Kaynakça

  1. Cloud, H. (2009). Sınırlar: Hayatınızı Kontrol Etmek için Ne Zaman Evet Nasıl Hayır Demelisiniz? Koridor Yayıncılık.

  2. Gülüm, V. (2020). İyileştiren Sınırlar - Sağlıklı Sınırlar Çekmek ve Hayır Demek Üzerine. Psikonet Yayıncılık.

  3. Heller, D. P. (2019). The power of Attachment. Sounds True.

Comentarios


bottom of page