top of page

Kendi Sesini Duyuyor Musun? Duygusal İhtiyaçlarını Keşfetmek

Fiziksel ihtiyaçların yanı sıra, duygusal ihtiyaçlar da bireylerin iyi oluş halini etkilemesi sebebiyle oldukça önemlidir. Çok uzun süre yemek, su ve uyku gibi fiziksel ihtiyaçların karşılanmadığı durumlarda, baş ağrısı, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi sinyallerin olmasıyla bireyler ihtiyaçlarını anlar ve bunları karşılama eğiliminde olur. Aynı şekilde, duygusal ihtiyaçların yeterince karşılanmadığı durumlarda, bireylerin duygusal iyi oluş hali etkilenip işlev kaybı yaşanabildiği için, bu ihtiyaçları anlamak ve uygun yollarla karşılayabilmek de büyük önem taşımaktadır.


Yıllar içinde evrensel duygusal ihtiyaçlar, sosyal psikoloji, kişilik ve gelişim psikolojisi alanlarında birçok kuramın odağı olmuştur. Bu bağlamda, Maslow (3) bireylerin kişilik gelişiminin ihtiyaç hiyerarşisine (sırasıyla fizyolojik ihtiyaçlar; güvenlik; sevgi/ait olma; saygınlık; kendini gerçekleştirme) bağlı olarak şekillendiğini öne sürmüştür. Sonrasında, Glasser (2), Kontrol Seçim Kuramı’nda insanların hayatta kalma ve üreme, ait olma (sevme, sevilme ve değerli olma), güç elde etme, özgür olma ve eğlenme olmak üzere beş temel duygusal ihtiyacını karşılamak amacıyla sürekli seçim yaptığını ve bu doğrultuda davranışlar sergilediğini savunmuştur. Ayrıca, Bağlanma Teorisi’ni temellendiren Bowlby (1) çocukların bakım veren kişilerle duygusal bağ kurma gereksiniminin önemini vurgularken, güvenlik ve korunma ihtiyacı, sevgi ve yakınlık ihtiyacı ve duygusal düzenleme ve destek ihtiyacı olmak üzere sağlıklı gelişim açısından üç temel duygusal ihtiyacın öneminin altını çizmiştir. 


Erken dönem duygusal ihtiyaçları göz önünde bulundurarak temellenen Şema Terapi modelinde  ise, Young (4, 5, 6, 7), herkes için evrensel olarak gerekli ve geçerli olan 5 temel duygusal ihtiyaç alanını tanımlamıştır. Young, duygusal ihtiyaçların her birinin yeterince iyi bir düzeyde karşılanmasının önemli olduğunu, hiçbirinin diğerinden üstün olmadığını ve birbirinin yerine geçmediğini öne sürmüştür (6). 


              Duygusal İhtiyaçlarımız Nelerdir?


Başkalarına Güvenli Bağlanma (Güvenlik, İstikrar, Bakım ve Kabul Görme):

Güvenli bağlanma ihtiyacı, tutarlılık, süreklilik, bakım, kabul ve bağ kurulan kişinin orada olacağına dair inancı ve güveni içermektedir. Güvenli bağlanmanın temeli, bebeklik döneminde birincil bakım veren kişiyle kurulan ilişkide atılmaktadır. Bebek, bakım verenle birlikteyken kendini güvende ve korunmuş hissediyorsa, bakım vereninin yokluğunda bile geri döneceğini biliyorsa, bu güvenli bir bağlanma geliştiği anlamına gelmektedir. Bunun aksine, eğer bebek bakım verenin yanında güvende hissetmiyorsa, ihtiyaçlarının karşılanacağından emin değilse ve bakım verenin geri dönmeyeceğini düşünüyorsa güvenli bağlanma ihtiyacının zedelendiği görülmektedir. Güvensiz bağlanma deneyimleyen bebek, bakım verenine aşırı bağımlı hale gelebilir; ayrılmayı tolere edemeyebilir veya bakım vereninin varlığı ve yokluğuna kayıtsız kalmayı öğrenebilir (6, 7).


Güvenli bağlanma ihtiyacı karşılanan çocuklar ve yetişkinler, diğerlerinin, varlığını koşulsuz kabul edeceğine, ihtiyacı olduğunda onun için orada olunacağına, orada olunamıyorsa da mutlaka geçerli bir sebebinin olduğuna, yüzde yüz ihtiyacı karşılanamıyorsa da ihtiyacının anlaşılmaya ve karşılanmaya niyet edileceğine dair güvene sahiptir. Soğuk, kopuk, kısıtlayıcı, reddedici, yalnız, belirsiz, şiddetli tartışma ortamına sahip veya istismarcı bir çevrede ve/veya aile ortamında büyüyen bireyler, güvenlik, korunma, istikrar, bakım, empati, duyguların paylaşılması, kabul edilme ve saygı ihtiyaçlarının karşılanacağına dair diğerlerine güvenirler ve ihtiyaçlarını karşılamak adına kendileri uygun yollar bulmakta sorun yaşayabilir (7).


Güvenli bağlanma ihtiyacı yetişkinlikte partner, iş arkadaşı, arkadaş, komşu veya ebeveyn ilişkileri fark etmeksizin, çevremizdekilerle kurduğumuz ilişkilerde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda, güvenli bağlanma ihtiyacı zedelenen bireyler için yalnızlık önemli bir mesele haline gelebilir, bireyler derin bir boşluk duygusu deneyimleyebilirler. Özellikle duygusal bağların güçlü olduğu romantik ilişkilerde, eğer bağlanma güvenli değilse, partnerler birbirlerinin yokluğuna, yalnızken vakit geçirmeye ya da sosyal aktivitelerde yer almaya tahammülsüz olabilir, ilişkilerinde çatışma yaşayabilirler (6).


Özerklik, Yeterlik ve Kimlik Algısı:

Özerklik (otonomi), bireylerin bağımsız bir şekilde hareket edebilme ihtiyacını ve becerisini ifade etmektedir. Özerklik ihtiyacı, günlük hayatta yapılması gereken küçük somut işlerden, kendi başına karar alabilmeye, duygusal olarak kendine yetmeye ve kendi fikirlerine güvenmeye kadar uzanmaktadır. Gelişim döneminde bakım veren kişilerin aşırı korumacı yaklaşımıyla birlikte özerklik ihtiyacı zedelenebilir ve bireyin yetişkin hayatında yakın ilişkilerde bu dinamik devam edebilir. Çocuğun ve bireyin iyiliğini gözeterek onun yerine yapma niyetiyle gerçekleşen bu müdahaleler otonomi ihtiyacını engelleyebilmektedir (7). 

Çocukluğunda otonomi ihtiyacı yeterince iyi bir şekilde karşılanmayan bireyler, diğerlerinin desteği olmadan gündelik sorumlulukların  (kendine bakma, doğru yargı yürütme, yeni işler becerme, günlük problemleri çözme) üstesinden gelemeyeceğine dair kendilerine bir güvensizlik deneyimleyebilmektedir. Dolayısıyla, bireyler genellikle ebeveynleriyle olmak üzere bir ya da daha fazla kişiyle aşırı duygusal bağlılık geliştirebilirler (6, 7).

Özerklik ihtiyacının yanında, olumlu kimlik algısı ve yeterlilik hissi de önemli temel ihtiyaçlar arasındadır. Olumlu kimlik algısı, bireylerin kendileriyle ilgili olumlu bir bakış açısına sahip olma ihtiyacını kapsamaktadır. Ayrıca, yeterlilik hissi de olumlu kimlik algısıyla birlikte gelişmektedir. Bireylerin kendilerine dair beğenmedikleri veya işlevsel olmayan yanlarını kusur olarak değerlendirmeleri, olumlu kimlik algısının önünde bir engel oluşturabilir (7). 


Gelişim döneminde yeterlilik ihtiyacının zedelenmesiyle birlikte, bireyler başarısız olduğuna veya kaçınılmaz olarak başarısız olacağına ya da akranlarına kıyasla başarı alanlarında yetersiz olduğuna yönelik inançlara sahip olabilmektedir (7).


İhtiyaç ve Duyguları İfade Özgürlüğü:

Duyguları hissetmek kadar, bu duyguları tanımlayabilmek, anlamlandırmak ve diğerleriyle paylaşabilmek de temel duygusal ihtiyaçlarımızdandır. Romantik ilişki, iş veya aile ilişkisi fark etmeksizin her ilişkide, bireyler, ihtiyacının engellendiği ve iyi gelmeyen bir durum söz konusu olduğunda bunu ifade etme hakkına sahiptir. Bu ihtiyacın karşılanmasında, duygularını  ve gereksinimini ifade eden bireyin ifade etme gücü kadar, diğerlerinin bu duyguları nasıl karşıladığı da oldukça önemlidir. Eğer duygularını ve gereksinimlerini ifade ettiğinde, diğerlerinin yaklaşımları empatiden uzak, küçümseyen, eleştiren, savunan veya anlamaktan uzak bir tutuma sahip olursa, bireyler güvenli ve uygun yollarla bu ihtiyaçlarını gidermekte zorluk yaşayabilirler (6). 

Gelişim döneminde koşullu kabul iklimiyle büyüyen çocuklar, sevgi, ilgi ve onaylama ihtiyaçlarını giderebilmek adına kendi duygularını (özellikle öfkesini) ve gereksinimlerini (tercihlerini, arzularını, kararlarını) baskılamayı öğrenebilir. Bu doğrultuda, bireyler sevgi ve onay almak, bağlılık hissini sürdürmek ya da misillemeden kaçınmak için kendi gereksinimleri pahasına diğerlerinin duygu ve ihtiyaçlarına aşırı odaklanma ve diğerlerinin ihtiyacını karşılama eğilimi gösterebilir. Dolayısıyla, bu bireyler, genellikle öfke birikiminin etkisiyle, kontrolsüz öfke patlamaları, pasif agresif davranış, bağımlılık ve psikosomatik belirtiler deneyimleyebilmektedir (7).


Kendiliğindenlik ve Oyun:

Kendiliğindenlik (plansız bir şekilde bireyin ihtiyaçlarına göre hareket edebilmesi) ve oyun (eğlence) ihtiyacı sanılanın aksine birer "lüks" değil, her yaştan bireyin en temel ihtiyaçlarındandır. Gelişim döneminde katı kurallar ve baskı altında, yüksek beklentiler ve sorumlulukları karşılama beklentisi ile büyüyen çocukların, oyun ve spontanlık ihtiyacı zedelenebilmektedir. Kendiliğindenlik ve oyun oynama hakkının desteklenmediği bir çevrede büyüyen bireyler rahatlamakta, kendilerine eğlence alanı oluşturmakta, duygularını ve ihtiyacını spontan bir şekilde ifade etmekte sorun yaşayabilirler. Görev ve sorumlulukları mükemmel bir şekilde karşılamak, haz ve rahatlama ihtiyacının önüne geçerek bireylerin odak noktası olabilmektedir (7). Öyle ki, bireyler kusursuz olma ve en iyiye ulaşmaya yönelik hissettikleri baskının etkisiyle eğlence ihtiyacına yönelik bir alan açmakta zorlanabilmektedir (6).


Makul Sınırlar ve Özdenetim:

Makul sınırlar ve özdenetim ihtiyacı, bireylerin kendilerine sağlayabildiği özdenetimi ve diğerleri ile ilişkisinde sınırlarını koruma becerisini kapsamaktadır. Aynı zamanda, bireylerin diğerlerinin sınırlarına da uyum sağlama düzeyini içerir. Gelişim döneminde yeterli düzeyde sağlıklı sınır ihtiyacı karşılanamamış, fazla müsamaha gösterilerek yeterli rehberlik alamamış bireyler, diğerleri ile eşit ve karşılıklı ilişki kurmakta, diğerlerinin haklarına ve ihtiyaçlarına saygı duymakta, diğerleri ile iş birliği kurmakta veya sorumluluk almakta zorluk yaşayabilirler. Ayrıca, bireylerin eğitim ve meslek  hayatında akılcı hedefler belirlerken ve belirlenen hedefleri gerçekleştirirken, yeterli düzeyde özdisiplin sağlayamadıkları için, erken kalkmak veya sorumlulukları zamanında tamamlamak gibi alanlarda sorun yaşadıkları gözlemlenebilir  (7).


Sonuç olarak, bahsedilen duygusal ihtiyaçlar birer lüks değil, evrensel olarak herkesin psikolojik iyilik hali için temel gereksinimlerdir. Nasıl ki bedeninizin fiziksel ihtiyaçları arasında su içmek, yemek yemek, tuvalete gitmek ve uyumak bulunur ve bu ihtiyaçlardan birinin karşılanmaması durumunda bedensel huzursuzluk yaşarsanız, aynı şey duygusal ihtiyaçlar için de geçerlidir. Her zaman bu ihtiyaçların en üst seviyede karşılanması değil, psikolojik iyilik haline ulaşmak adına en azından yeteri kadar karşılanması önemlidir. Bu bağlamda, psikoterapinin en önemli amaçlarından biri, bireylerin kendi duygusal ihtiyaçlarını fark etmesi ve bu ihtiyaçların karşılanması için doğru kaynaklara yönlendirilmesidir.




Kaynakça

  1. Bowlby, J., Ainsworth, M., & Bretherton, I. (1992). The origins of attachment theory. Developmental Psychology, 28 (5), 759-775.

  2. Kaner, S. (1993). Kontrol kuramı ve gerçeklik terapisi. Ankara University Journal of Faculty of Educational Sciences, 26 (2), 569-585

  3. Maslow, A. H. (1943). A theory of human motivation. Psychological Review, 50 (4), 370-396. https://doi.org/10.1037/h0054346

  4. Rafaeli, E., P. Bernstein, D., & Young, J. E. (2013). Şema terapi: Ayırıcı özellikler. Psikonet Yayınları

  5. S. Klosko, J., E. Young, J., & Weishhar, M. E. (2023). Şema terapi: Terapistin rehberi. Litera Yayıncılık.

  6. Young, J. E., Klosko, J. S. (2015). Hayatı yeniden keşfedin: Daha cesur, üretken ve doyumlu bir hayat için gerekli araçlar. Psikonet Yayınları

  7. Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema therapy: A practitioner’s guide. New York: The Guilford Press. 



1 ความคิดเห็น


chat
25 ม.ค.
ถูกใจ

İletişim

Caddebostan Mah. Bağdat Cad. No:258/6 Kadıköy, İstanbul

  • Instagram
  • Facebook
  • twitter
  • Linkedin

Çevrimiçi ya da yüz yüze psikolojik danışmanlık talepleriniz için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz.

Talebiniz alınmıştır. Size en kısa zamanda ulaşacağız.

bottom of page