![](https://static.wixstatic.com/media/85e9ab_c21ff6df0d3e45af8dbf0765ca02cd9d~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_653,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_auto/85e9ab_c21ff6df0d3e45af8dbf0765ca02cd9d~mv2.jpg)
“Kaybedilen şey, aile yadigarı bir küpe olabileceği gibi, bir umut, bir ülkü, bir dostluk, bir vatan, bir sevgili, hatta bir eski kendilik olabilir. Yazar Anne Dillard’ın “Tinker Vadisindeki Gezgin” adlı eserinde ifade ettiği gibi kayıp, yaşamın bedelidir: ‘Kaldığın sürece ödenmesi gereken olağanüstü kira!’ ” (1).
Vamık D. Volkan
Her birey hayat akışı içerisinde birçok durum ya da sorun ile karşılaşmaktadır ve hayatı belirgin bir şekilde etkilemeyen çoğu durum ile baş edebilmektedir. Buna karşın, kayıp ya da kayıp tehdidi yaşamı belirgin bir şekilde etkilemektedir. Kayıp denildiğinde akla öncelikli olarak sevilen birinin ölümü gelse de iş kaybı, yakın bir ilişkinin sonlanması, evden ayrılma, sağlık veya organ kaybı gibi durumlar da kayıp örneklerindendir. Bunların arasında ölüm en somut kayıptır. Ölümün geri döndürülemez ve telafi edilemez oluşu, bireyin yaşam bütünlüğünü derinden sarsmaktadır (2). Ölüm karşısında bireylerin verdiği tepkilere bakıldığında kendilerine öğretilen bilgiler, aceleye getirilen ya da hiç gerçekleşemeyen vedalaşmalar ile bağlantılı olduğu görülmektedir (1).
Yas, kayıp ya da ayrılığın ardından ortaya çıkan fiziksel, bilişsel, duygusal ya da davranışsal belirtilerin belirgin bir biçimde yaşandığı doğal tepkilerin genel adıdır. Yas sürecinde şiddetli olarak deneyimlenen belirtiler bireyleri derinden sarsmaktadır; fakat bilinmelidir ki yas bir hastalık süreci değil, kaybın ardından gelişen olağan bir süreçtir (3). Her bireyin tecrübeleri ve sorunlarla baş etme yöntemleri farklıdır, dolayısıyla yas süreçleri de farklılık göstermektedir. Vamık Volkan, Kayıptan Sonra Yaşam (1) adlı kitabında “Yaslarımız parmak izlerimiz kadar kişiseldir” cümlesiyle yas sürecinin nesnellikten uzak, oldukça kişiye özgür bir süreç olduğuna vurgu yapmıştır. Kayıptan sonra derin bir keder yaşanması, kayıp yaşandığında geçmiş kayıpların da hatırlanması ve yas sürecinden sonra gelen büyüme ve dönüşme ise, yas kavramının anlaşılmasında gerekli üç unsurdur (1).
Kaybedilenin ardından tutulan yas sürecinde bireyler zamana ve desteğe ihtiyaç duyarlar. Bireylerin yaşamlarına sağlıklı şekilde devam edebilmelerinde yas sürecini tamamlanın önemli bir yeri vardır. Yas tutma sürecinde, bireyler, kaybını kabullenmeyi, hissettiği zorlayıcı duygularla başa çıkabilmeyi ve kayıpla yaşamı sürdürebilmeyi öğrenmeye başlarlar. Bu süreç, kaybedileni unutmak ya da değer vermemek anlamlarını içermez. Yas sürecinden kaçınıldığında ise, bireylerde fiziksel ya da psikolojik sıkıntılar ortaya çıkabilmekte ve işlevsellikte azalmalar gözlemlenmektedir.
Yas Sürecinde Beklenilen Tepkiler Nelerdir?
Her bireyin yas deneyimi farklı olsa da ortak gözlemlenebilen olağan yas tepkileri mevcuttur ve bunlar dört başlıkta incelenebilir:
Duygusal Belirtiler: Üzüntü, suçluluk, öfke, korku, yorgunluk, isteksizlik ve umutsuzluk.
Fiziksel Belirtiler: Nefes darlığı, el-ayak uyuşukluğu, halsizlik, mide bulantısı/ağrısı, kalpte ya da göğüste sıkışma.
Bilişsel Belirtiler: Dikkat dağınıklığı, odaklanma problemleri, rahatsız edici düşünceler, kabuslar, halüsinasyonlar.
Davranışsal Belirtiler: Uyku problemleri, iştah kesilmesi ya da artması, alkol/madde kullanımı, kaçma/kaçınma tepkileri, ölen kişiyi arama davranışları (4).
Yas Evreleri
Kübler-Ross bir kayıp karşısında bireylerin yaşadığı süreçleri beş farklı evrede tanımlamıştır.
İnkar Evresi: Bireyler yaşanılan kaybı kabul etmez ve inkar eder. Sevdikleri kişiyi kaybetmediklerine inanırlar.
Öfke Evresi: Yaşanılan kayıp kabul edilir; ancak kaybın neden yaşadığına dair öfke hissedilir. Bireyler hissettikleri yıkıcı duyguları ailesine ya da sosyal çevresine yansıtır.
Pazarlık Evresi: Kayıp ile başa çıkabilmek ya da yaşanılan yası kabul edilebilir bir düzeye getirebilmek için kısa süreli çözümlerin bulunduğu bir evredir. Bireyler acısıyla başa çıkabilmek için kendileriyle, tanrıyla, evrenle ya da dini ritüeller ile pazarlık yapar.
Depresyon Evresi: Bireyler kaybını kabul eder, öfke hislerinin yerini yoğun bir üzüntü/keder alır. Bu evrede büyük bir boşluk/suçluluk hissi yaşanabilir.
Kabullenme Evresi: Bu evrede, yaşanılan kaybın geri getirilemeyeceği kabul edilir. Yoğun duyguların şidddeti önceki evrelere göre azalır. Duygular daha dengededir (5).
Doğal Bir Süreç Olan Yas Ne Zaman Sorun Haline Gelir?
Kaybedilen kişinin ardından altı ay geçmesine rağmen, bireylerin işlevselliğinde (eğitim, sosyal, mesleki vb.) bozulmalar görülmesi hali ‘patolojik yas’ olarak ifade edilmektedir. Bireylerin normal yas evreleri arasında geçiş yapamaması, takılıp kalması ya da yas sürecini tamamlayamaması ile birlikte patolojik yas belirtileri gözlemlenebilmektedir. Klinik gözlemlerde farklı tepkilerin görülmesi nedeniyle “maskelenmiş yas”, “gecikmiş yas” ya da “komplike yas” gibi ifadeler de kullanılmaktadır (3).
Çoğunlukla aşağıdaki unsurlar açığa çıktığında yas bir sorun haline gelir:
1) Kaybı kabul etmemek ve ne kadar zaman geçerse geçsin inkâr etmek,
2) Kayıp hakkında konuşulduğunda çok yüksek duygusal belirtiler açığa çıkarmak,
3) Kaybı hatırlatan her şeyden ya da herkesten uzak durmak/kaçınmak,
4) Günlük hayat akışı içerisinde sürekli kayıptan bahsetmek ya da kayıp hiç olmamış gibi bahsetmek,
5) Kayıptan sonra ölüme ya da kişinin başına bir şeyler gelebileceğine dair yoğun kaygılar hissetmek,
6) Hissedilen acı ve keder ile baş edebilmek için madde ya da alkol kullanımına veya çeşitli riskli davranışlara başvurmak,
7) Kaybı hatırlatan anlamlı günlerde (doğum günü, yıldönümü vb.) çok yüksek yas tepkileri vermek,
8) Kaybedilen kişi ile vedalaşamamak, mezar ziyaretine ya da inanç ritüellerine katılmamak (4).
Kayıp Yaşandığında Kendimizin ve Başkasının Yanında Olabilmek
Öncelikle bilinmelidir ki yas sürecinin her birey için geçerli olan kesin bir reçetesi bulunmamaktadır (1). Kayıplarımız ve başkalarının kayıpları karşısında yapılması önerilen davranışlar şu şekildedir:
Kendinize yakın gördüğünüz bireyler ile kaybınız hakkında konuşun; kaybı ve beraberinde gelen ağır duyguları güvendiğiniz yakınlarla paylaşmak yalnız olmadığınızı hissettirir.
Yas sürecinde fiziksel ihtiyaçlarınıza (yiyecek, uyku) duygusal ihtiyaçlarınız kadar özen göstermeniz ve öncelik vermeniz önemlidir.
Kaybedilen kişi ortak olsa da her birey yas sürecini farklı deneyimleyebilir ve farklı yas tepkileri verebilir.
Kaybedilen kişiye ve anılara dair konuşabilmek, kaybedilen kişiye dair fotoğraflara/eşyalara temas edebilmek kaçınılması gereken şeyler değil, aksine yas sürecinde önerilen davranışlardandır.
Daha önce kayıp ve yas yaşamış bireyler ile konuşmak ve bu süreçteki deneyimleri paylaşmak, yaşanılanları anlamlandırmaya yardımcı olur.
Kaybedilen kişiye dair hissedilen acı ve kederi ifade edebilmenin yanı sıra cenaze törenine katılmak, anma ritüelleri gerçekleştirmek, dini ya da kültürel ritüellerin yerine getirilmesi, kabir ziyaretleri yapılması gibi eylemler, kaybı anlamlandırma ve kayba dair kabul geliştirmekte destekleyici unsurlardandır.
Bireylerin, kaybettikleri kişiyi anımsatan özel günleri (doğumgünü, yıldönümü vb.) yalnız geçirmektense, güvendikleri yakınlarıyla geçirmeleri sürecin atlatılmasında rahatlatıcı olacaktır.
Unutulmamalıdır ki kayıp yaşamın kaçınılmaz bir parçası ve yas ise kayba verilen doğal bir tepkidir. Yas süreci sonrasında kaybın kabulü ve yas halinin geride kalması, kaybedilen kişiyi unutmak ya da anısına saygısızlık etmek anlamına gelmez, kayıpla yaşamı uyumlu bir hale getirmek anlamına gelir (4).
Yas Sürecinde Psikoterapinin Önemi
Yasın doğal bir tepki olması sebebiyle, bireyler sağlıklı/olağan bir yas sürecinden geçiyorlarsa genellikle bir uzman yardımına gereksinim duyulmamaktadır (6). Bireylerin kayıp ile karşılaştıkları her gelişim döneminde, yas sürecini yaşaması ve tamamlaması, kaybın ardından yeni duruma uyum sağlayarak yaşamlarına devam edebilmeleri için önemlidir. Sosyal desteğin sağlanması yas sürecinin kolaylaşmasına katkı sağlamaktadır. Buna ek olarak kültür ya da inançlara özgü bir takım ritüeller de yas sürecinde önemli bir yer tutulmaktadır. Yas klinik görünüme sahip ancak ruhsal bozukluk olarak değerlendirilmeyen bir durumdur. Buna karşın, patolojik yas belirtileri açığa çıkıyorsa, uzman desteğine ihtiyaç duyulabilmektedir. Psikoterapi sürecinde, kaybın kabullenilmesi, kayıp ile vedalaşılması, kaybın ardından açığa çıkan uyum problemlerinin çözülmesi ve bireylerin işlevselliğini tekrar kazanması ana hedeflerdendir (7).
Kaynakça
Volkan, V. D., & Zintly, E. (2018). Kayıptan sonra yaşam: 'Komplike yas ve tedavisi''. Pusula Yayıncılık.
Yasemin, Özel, & Özkan, B. (2020). Kayıp ve Yasa Psikososyal Yaklaşım. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 12(3), 352-367.
Bildik, T. (2013). Ölüm, kayıp, yas ve patolojik yas. Ege Tıp Dergisi, 52(4), 223-229.
Zara, A. (2011). Kayıplar, Yas Tepkileri ve Yas Süreci. Yaşadıkça, 73-90.
Kübler-Ross, E. (2014). On Death And Dying: What The Dying Have To Teach Doctors, Nurses, Clergy and Their Own Families (Anniversary ed.). Scribner (1969).
Worden, J. W. (1991). Yas danışmanlığı ve yas terapisi; Ruh sağlığı çalışanları için el kitabı. Çev. Öncü B.(2003) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları, (452).
Çolak, V.G., Hocaoğlu, Ç. (2021). Bereavement and Grief: A Review., Cyprus Turkish Journal of Psychiatry & Psychology, 3(1): 56-62
Comments