top of page

Terapistin Terapisi: Mesleki Gelişim mi, Kişisel Gelişim mi?




Her birey, yaşamının belirli dönemlerinde çeşitli psikolojik sıkıntılar yaşayabilir. Kimi zaman bu sıkıntılarla baş etmekte zorlanabilir ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyabilir. Psikoterapi, bireylerin duygusal, zihinsel ve davranışsal sorunlarını ele alarak yaşam kalitesini arttırmayı amaçlar.  Psikoterapinin, depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki etkinliğinin yanı sıra, bireylerin yaşadıkları zorluklarla ilgili farkındalıklarını artırmalarına ve sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmelerine katkıda bulunduğu da yapılan araştırmalarda görülmüştür (10).  


Psikoterapinin, diğer meslek gruplarından bireyler üzerinde olduğu gibi psikoterapistler üzerinde de çok çeşitli etkileri söz konusudur. Psikoterapistlerin bireysel terapisi yalnızca kişisel gelişimlerine değil, aynı zamanda mesleki gelişimlerine de katkıda bulunur (1, 2, 3). 


Eğitimlerinden dolayı, terapistlerin psikolojik desteğe ihtiyaç duymayacağı düşüncesi, terapistlerin yalnızca birer profesyonel değil, aynı zamanda insan oldukları gerçeğini gözden kaçırmak olur. Erken çocukluk travmaları, kişisel ve mesleki problemler, mesleğin getirdiği duygusal yükler terapistlerin sıkça karşılaştıkları zorluklardandır. Bu açıdan bakıldığında terapistin bireysel terapisi, kendini tanıması, yaşadığı zorluklarla başa çıkabilmesi ve kendi psikolojik sağlığını koruması adına çok önemlidir. 


Kendi terapi süreçlerinin terapistler için bir diğer katkısı da profesyonel gelişim ve eğitimdir. Terapistin bireysel terapisi, terapötik ilişki ve dinamikleri anlama konusundaki farkındalığını artırır (2). Danışan olma deneyimi, kişisel ve mesleki sınırları anlama ve yönetme, duygusal yüklerin yönetimi, mesleki dayanıklılık, empatiyi geliştirme, klinik yöntemlerin gözlemi ve terapi sürecinin gücünü deneyimleme alanlarında terapistlerin profesyonel gelişimlerine katkı sağlar (1, 2). Freud, 1912’de yazdığı "The Future Prospects of Psycho-Analytic Therapy" adlı eserinde, terapistlerin kendi analizlerinden geçmesinin önemini vurgulamış, terapistin kendi analiz sürecinin, gelecekteki mesleki faaliyetlerine bir hazırlık olduğunu belirtmiştir (akt., Geller, 2005). Terapistin kendi analiz süreci, kişisel önyargılarını, çatışmalarını ve aktarım-karşı aktarım süreçlerini daha iyi anlamasını sağlayarak hem daha etkili bir terapötik ilişki kurmasına hem de danışanlarının duygusal ihtiyaçlarını daha etkili ve hassas bir şekilde ele almasına yardımcı olur (1).


Araştırmalar, terapistlerin çoğunun birden fazla kez terapi aldığını ve kendi terapi süreçlerinin mesleki eğitim, klinik uygulama ve kendi sağlıkları için vazgeçilmez bir araç olduğunu göstermektedir. Çalışmalar da göstermektedir ki, terapistin kişisel gelişimi ile profesyonel gelişimi birbirine bağlıdır; bireysel terapi sürecinin sağladığı değişimler, profesyonel pratik üzerinde etkilidir (2). 



1) Kişisel Gelişim 


Kişisel Zorluklar

Terapistler sadece birer profesyonel değildir. Her birey gibi terapistler de günlük hayatlarında stres, kaygı, öfke ve yetersizlik gibi duyguları hissederler. Geçmişten gelen duygusal yaraları, travmaları, kayıpları, ailevi ve kişisel sorunları olabilir. Terapistler, kendi kendilerine terapi yapamazlar. Kendi duygu, düşünce ve davranışlarına objektif olarak bakabilmek, her birey gibi terapistler için de zorlayıcı olabilir. Bu nedenle başka bir terapistten destek almaları kişisel zorlukları ile mücadele edebilmelerine yardımcı olur. 


Kohut’a göre, insanların temel arzusu bir ötekiyle ilişki kurmak ve bağlanmaktır (akt., Akdoğan & Ceyhan, 2011). Bu bağlamda, terapist ve danışan arasındaki ilişki, terapötik sürecin önemli bir parçasıdır. “Hasta ve analistin iki insan olarak aralarında geçen gerçek ilişki kendi başına çok önemli bir terapötik etken olarak görülmelidir. Bu ilişki hastaya onun iyiliğine çalışan ve güvenilir bir ebeveyn figürüyle kurulan bir ilişki içerisinde duygusal bir gelişim sürecine girme olanağı verir.” (Fairbairn, 1958; akt., Pulat, 2019). Terapistler de bu tür bir ilişkiyi deneyimlemek için başka bir terapiste ihtiyaç duyarlar.


Eşduyum Yorgunluğu

Psikologlar, danışanlarının korku, acı ve üzüntü gibi duyguları barındıran hikayelerini dinlerken, onları önemsedikleri için benzer acıyı hissedebilirler (Figley, 1995; akt., Kırmızıkaya, 2022). Bu durum, zaman zaman terapistlerin duygusal olarak yorgun ve tükenmiş hissetmelerine sebep olabilir (7, 8). Şefkat yorgunluğu veya eşduyum yorgunluğu olarak da bilinen bu durum, ruh sağlığı uzmanları arasında oldukça yaygındır (5). Terapist, kendi terapi sürecinde şefkat yorgunluğu veya tükenmişlik hissettiği durumlarda nelerin onu zorladığına dair farkındalık kazanabilir, terapistinin desteğini alabilir ve kendisine nasıl bakım verebileceğini öğrenebilir. 


İzolasyon 

Terapistlik yalnız yapılan bir meslektir. Gizlilik kuralları gereği, terapistler danışanlarının süreçleriyle ilgili yaşadıkları sorunları yakınlarıyla paylaşamazlar (4). Bu durum hem mesleki gelişimi zorlaştırabilir hem de duygusal yükler yaratabilir. Kendi terapi süreci, terapistin benzer sorunları yaşamış olabilecek bir profesyonelle temas etmesine olanak sağlamış olur.



2) Profesyonel Gelişim


Kişisel ve Mesleki Sınırları Anlama ve Yönetme 

Terapistlerin kendi duygusal zorlukları, geçmiş travmatik yaşantıları ve erken çocukluk deneyimleri, profesyonel hayatlarındaki davranışlarını ve performanslarını etkileyebilir (1). Freud, içsel dirençlerinden dolayı, hiçbir terapistin kendi komplekslerinden ileri gidemediğini; bu nedenle kendi terapi süreçlerinin klinisyenlerin eğitiminde en derin ve titiz parça olduğunu belirtmiştir (akt., Dima & Bucuţă, 2012). Terapistin kendi analiz süreci, terapi uygulamalarına müdahale edebilecek kişisel sorunları çözmeye yardımcı olur (13).


Terapist bireysel terapisinde, kendi dinamiklerini, kişisel çatışmalarını ve bunların klinik uygulamalarına nasıl bir etki edebileceğini görür. Kendi duygusal yüklerinin, geçmiş deneyimlerinin etkilerini yönetmeyi öğrenerek danışanlarıyla daha sağlıklı bir ilişki kurabilir (1). 


Danışan Olma Deneyimi

Terapi sürecinde terapist ve danışan olmak birbirinden çok farklıdır. Terapist, kendi terapi sürecinde danışan olmayı deneyimler. Bu şekilde terapinin danışan açısından zorlayıcı yönlerini keşfedebilir, danışanları ile daha iyi empati kurabilir ve danışanlarının tepkilerini ve ihtiyaçlarını daha iyi anlayabilir. Bu deneyim, terapist için danışanlarının verdikleri mücadeleye ve emeğe duyulan saygıyı arttırmakla birlikte, terapötik sürece olan empatiyi geliştirir (1). Öyle ki, Rake ve Paley’in, 2009 yılında yaptıkları araştırmada, terapistler, danışan olma deneyiminden çok şey öğrendiklerini ve bunun akademik öğretimle öğrenilemeyecek bir şey olduğunu ifade etmişlerdir (2).


Klinik Yöntemlerin Gözlemi 

Terapistler, bireysel terapilerinde terapi tekniklerini doğrudan gözlemlemiş ve bununla birlikte bir terapisti model almış olur. Bireysel terapilerinde öğrendikleri beceri ve teknikleri mesleki hayatlarında da kullanabilirler. Bu durum terapistin mesleki becerilerini ve esnekliğini artırır (1). Rake ve Paley’in (2009) araştırmasında, terapistler, kendi terapi süreçlerinin terapi yapmayı ve daha iyi bir terapist olmayı öğrenmek adına önemli bir araç olduğunu belirtmişlerdir (2).


Empatiyi Geliştirme

Terapistler, bireysel terapilerinde kendi kırılgan taraflarını gördükleri zaman danışanlarının bakış açılarını daha iyi anlayabilirler. Bu şekilde hem danışanlarına gösterdikleri sabır, anlayış ve empati güçlenir, hem de daha derin dinleme becerileri geliştirebilirler (1).


Terapi Sürecinin Gücünü Deneyimleme 

Terapistler, terapi sürecinin potansiyelini kişisel olarak deneyimlediklerinde, terapi sürecine olan güven ve inançları artar. Bir terapistin hayatında en az bir kere fayda gördüğü bir terapi sürecinden geçmiş olması, terapinin etkilerini daha iyi anlamasına yardımcı olur (1).


Duygusal Yüklerin Yönetimi ve Mesleki Dayanıklılık

Terapistlerin kendi terapi süreçleri, klinik uygulamada karşılaştıkları zorluklarla başa çıkma kapasitelerini artırır ve duygusal yüklerini sağlıklı şekilde yönetmelerine yardımcı olur. Bu durum, danışanlarıyla olan süreçlerinde karşılaşabilecekleri zorlayıcı durumlara karşı duygusal dayanıklılıklarını artırır ve yoğun duygusal tepkilerle başa çıkma kapasitelerini geliştirir (2). Kendi terapi süreçlerinde yaşadıkları pozitif deneyimlerle, terapist olmanın getirebileceği stresi etkili bir şekilde yönetebilirler (1). Bu durum, hem kendi psikolojileri hem de danışanları ile kurdukları ilişkinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi açısından oldukça önemlidir. 


Özetle, psikoterapistin kendi terapi süreci etik açıdan ve mesleki yetkinlik açısından son derece önemlidir. Bu süreç, terapistin kendini tanımasını ve anlamasını sağlayarak daha memnuniyet verici bir yaşantı sürmesine yardımcı olur. Mesleki hayatında duygusal ve zihinsel işleyişine olumlu bir katkı sağlar. Kişisel dinamiklerini, kişilerarası çatışmalı döngülerini görerek, bunun danışanları ile olan süreçlerinde ortaya çıkabilecek olumsuz etkilerini minimuma indirmesine aracı olur. Bu, terapistin danışanlarını daha net anlayabilmesine, danışanlarına karşı empatiyi derinleştirmesine, daha az bozulmuş reaksiyon ve daha az karşı aktarım sergilemesine yardımcı bir süreçtir. Klinik yöntemleri doğrudan gözlemlemesini sağlarken, terapinin gücünü deneyimlemesini, terapiye olan güven ve inancının gelişmesini ve şifacı rolünü içselleştirmesini destekler (3). Bu nedenle psikoterapistlerin terapiye gitmesi, hem kişisel gelişimleri hem de profesyonel gelişimleri için oldukça önemli ve gereklidir. 




Kaynaklar


1. Geller, J. D., Norcross, J. C., & Orlinsky, D. E. (Eds.). (2005). The psychotherapist's own psychotherapy: Patient and clinician perspectives. Oxford University Press.


2. Rake, C., & Paley, G. (2009). Personal therapy for psychotherapists: The impact on therapeutic practice. A qualitative study using interpretative phenomenological analysis. Psychodynamic Practice15(3), 275-294.


3. Köylüoğlu, B., & Alkar, Ö. Y. (2021). Psikoterapistlerin mesleki yeterliliğini belirleyici bazı değişkenler: Yeterliliğinin değerlendirilmesi, kişisel terapi, öz bakım, duygusal yeterlilik. Muhakeme Dergisi4(1), 14-27.


4. Stevens, T. (2019, August 15). Why therapists need therapy too. Talkspace.


5. Chamlou, N. (2024, August 15). Why mental health workers need therapy too. Psychology.org. https://www.psychology.org/resources/mental-health-workers-need-therapy-too/


6. Akdoğan, R., & Ceyhan, E. (2011). Terapötik ilişkide insan faktörü. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar3(1), 117-141.


7. Cam, O., & Baysal, A. (1997). Psikiyatrist ve psikologlarda tükenmişlik sendromu. Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi13(1), 59-74.


8. Figley, C. R. (2002). Compassion fatigue: Psychotherapists' chronic lack of self care. Journal of clinical psychology58(11), 1433-1441.


9. Kırmızıkaya, E. (2022). Psikologlarda Dayanıklılık, Algılanan Sosyal Destek ve Bazı Demografik Özelliklerin Eşduyum Yorgunluğu ile İlişkisi (Master's thesis, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).


10. Corey, G. (2013). Theory and practice of counseling and psychotherapy. Cengage learning.


11. Pulat, F. (2019). Tek kişilik terapilerden iki kişilik terapilere geçiş: İlişkisel psikoterapi. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 2(4), 17-27.


12. Dima, G., & Bucuţă, M. D. (2012). The experience of therapeutic change for psychologists preparing to become psychotherapists. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 33, 672-676.


13. Bellows, K. F. (2007). Psychotherapists' personal psychotherapy and its perceived influence on clinical practice. Bulletin of the Menninger Clinic, 71(3), 204-226.



1 Comment


chat
Jan 25
Like

İletişim

Caddebostan Mah. Bağdat Cad. No:258/6 Kadıköy, İstanbul

  • Instagram
  • Facebook
  • twitter
  • Linkedin

Çevrimiçi ya da yüz yüze psikolojik danışmanlık talepleriniz için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz.

Talebiniz alınmıştır. Size en kısa zamanda ulaşacağız.

bottom of page